Takasın Ötesi: Dayanışma Ekonomisiyle Yeni Bir Toplum-Saliha Gök
Kıymetli KHA Okurlarım saygı ve selamımla yeni yazım .Saliha Gök
Modern kapitalist sistemin merkezine yerleşmiş olan bireysel çıkar ve rekabet ilkesi, toplumsal dokuyu çözmekle kalmamış; insanı, üretim ve tüketim arasına sıkışmış bir nesneye dönüştürmüştür. Bu bağlamda, “ortak ekonomi” ya da daha kapsayıcı bir ifadeyle “dayanışma ekonomisi”, yalnızca alternatif bir üretim-tüketim modeli değil; aynı zamanda etik, vicdan ve toplumsal sorumluluk temelli yeni bir yaşam tahayyülüdür.
1. Ortak Ekonominin Kavramsal Zemini
Ortak ekonomi, klasik takas sisteminin ötesine geçerek, dijital platformlar aracılığıyla bilgi, hizmet, zaman ve mekânın kolektif paylaşımını mümkün kılan bir toplumsal örgütlenme biçimidir. Bu modelde mülkiyet değil erişim; rekabet değil işbirliği; kâr değil toplumsal fayda önceliklidir. Dayanışma ekonomisi, neoliberal paradigmanın dışlayıcı diline karşı, kapsayıcı ve vicdanlı bir söylem üretir.
2. Takasın Ötesinde: Etik ve Vicdan Temelli Paylaşım
Takas, tarihsel olarak eşdeğer değerlerin değişimini ifade ederken; dayanışma ekonomisi, eşdeğerlikten ziyade ihtiyaç ve imkân dengesine dayanır. Bir bireyin fazlası, başka bir bireyin eksiğini tamamlar. Bu yaklaşım, “vermek” fiilini yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda etik ve insani bir eylem olarak yeniden tanımlar. Ortak mutfaklar, eşya paylaşım ağları, zaman bankaları ve kolektif üretim kooperatifleri bu anlayışın somut örnekleridir.
3. Dijital Platformlar ve Yeni Toplumsal Alanlar
Dijitalleşme, ortak ekonominin yaygınlaşmasında belirleyici bir rol oynamaktadır. Ancak burada kritik olan, teknolojinin araçsallaştırılması değil, etik bir zeminde örgütlenmesidir. Platform kapitalizminin tekelleştirici eğilimlerine karşı, açık kaynaklı, katılımcı ve şeffaf dijital ağlar inşa edilmelidir. Bu ağlar, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda kültürel ve sosyal bir dönüşümün taşıyıcısı olabilir.
4. Toplumsal Uyanış ve Yeni Bir Sözleşme
Dayanışma ekonomisi, yalnızca ekonomik bir model değil; aynı zamanda yeni bir toplumsal sözleşmenin çağrısıdır. Bu sözleşme, bireyin yalnızca hak sahibi değil, aynı zamanda sorumluluk taşıyan bir özne olarak yeniden tanımlanmasını gerektirir. Ortak üretim, ortak yaşam ve ortak karar alma süreçleri, demokrasinin yalnızca siyasal değil, gündelik hayatta da içselleştirilmesini sağlar.
5. Sonuç: Vicdanın Ekonomisi Mümkün mü?
Bugün, ekonomik krizlerin, ekolojik yıkımın ve toplumsal kutuplaşmanın gölgesinde; dayanışma ekonomisi bir ütopya değil, bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır. Takasın ötesine geçmek, yalnızca nesneleri değil, anlamı ve sorumluluğu da paylaşmak demektir. Bu bağlamda, vicdanlı bir ekonomi mümkün değilse, sürdürülebilir bir toplum da mümkün değildir.





ORCID Profilim
Hiç yorum yok