Mine Sarmış. SİMURG ( Zümrüdü Anka)
Simurg (diģer adlarıyla, Zümrüdü Anka Kuşu, Huma kuşu, Tuğrul kuşu) konu olunca Alimler, ressamlar, mutasavvıf kişiler tarafından orta doğunun mit ve efsanelerinin en baş konularından olup yazılıp çizilmiştir hep.
Hatta kutsal kitaplar da, Zümrüd-ü Anka (Kuşların Efendisi) için Kral Süleyman’dan, Feridüddin-i Attar’a, Firdevsi’nin Şahname’sinde Bebek Zal efsanesinden, Hz Hamza’nın Ebabil sırtında Kaf dağına ve kutsal dağlara yolculuğuna kadar bir çok efsane ve öğreti de dervişlerin, devlerin, ötesinde mitolojik efsanelerinde varlıklarından bahsedilmiştir. İçenlere ölümsüzlük sunan yaşam suyu Ab-ı Hayat’ın da Kaf Dağı diye rivayet edilen kutsal dağlardan biri olması ve olağan üstü bu kuşun, Kaf Dağı’nın tepesinde su kenarındaki bilge ağacının dallarında yaşayan, insan gibi konuşan ve her şeyi bilen Simurg olduğunu eserlerinde "Kazvini" de anlatmıştır.
Kuşların efendisi ve en güzeli olduğuna inanılan Simurg'un, Ay ve Güneşten yaratıldığına, güzellik, bereket, güç gibi ifadelerin de simgesi olduğuna inanılır.
Kaf Dağı’nı zor şartlarda geçmek isteyen (Hz. Hamza vb.) onun üzerinde seyahat edenler ve bu efsanevi kuş uçarken hava kararır, gök gürler diye anlatılır.
300 yaşında yumurtlayan ve 1700 yıl yaşayan dev kuşun bütün bitkilerin tohumlarının üzerinde biriktiği kutsal (Tuba) ağacında da yuvası vardır. O uçarken, şifalı tohumlar da yeryüzüne dağılır. Simurg’un kemiğini ya da tüyünü bulan ve saklayanlar ise, başkalarından sürekli saygı ve sevgi görür. Uzun boynu ve Başındaki tepelikle göz kamaştıran parlak, renkli tüyleriyle ve kuyruğuyla muhteşemdir. Tasfirler de genellikle havada ve uçarken anlatılır. Farsça Simurg (otuz kuş), Arapça Anka, Türk mitolojisinde Tuğrul Kuşu veya Zümrüdü anka, batı dillerinde ise Phoenix olarak bilinir. Pers mitolojisi kaynaklarından sonra, doğu mitoloji ve efsanelerinde de önemli bir yeri vardır. Sânmurw (Pehlevi) ve Sîna-Mrû (Pâzand) diğer isimlerindendir. Halk etimolojisinde, ama tarihi anlamda olmayan Farsça sı “otuz”dur.
Simurg ( Zümrüd-ü Anka) Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Bir başka özelliği ise, gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kül olup ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesiymiş.

Mitolojilerde kanatlı dev bir yaratık, köpek başına ve aslan pençelerine sahip bir tavus kuşu olarak resmedilmiştir. İnsan yüzü olarakta resmedildiği olmuştur. Bir tarafı memeli olduğu için yavrularını emzirirdi. Yaşadığı yer çok sulaktı ve yılanlara karşı da bir düşmanlığı vardı. Alevlerle kaplanana dek 1700 yıl yaşar, sonra küllerinden tekrar doğardı...Ölümsüzlüğüyle, dünyanın yıkılışına üç kez tanık olduğu İran mitolojik ve ilahi sembolik efsanelerinde defalarca anlatılırken,
Pers edebiyatında Homâ (Huma Kuşu) olarak tanımlanmış, Arapça’ya ise Rukh olarak girmiştir.
Simurg o kadar çok öğrenmiştir ki tüm zamanların bilgisine sahiptir. Sasani Persleri Simurg’un yere bereket vereceğine ve dünya ile göğün arasındaki birliği de sağlayacağına inanırlardı. Hayat ağacı Gaokerena’da tünediğine ve her türlü şeytani şeyi yıkıp tedavi ettiğinde, bilgi ağacının yaprakları titrer ve tüm bitkilerin tohumlarının dökülmesine neden olurdu. Bu tohumlar dünyanın her tarafına dağılır bitki çeşidinin kökleşmesini sağlar ve insanoğlunun tüm hastalıklarını tedavi ederlerdi. Onun iyilik sever bir doğası olduğu ve kanatlarının bir dokunuşunun her türlü hastalık veya yarayı tedavi edeceğine inanılırdı.
Şair Firdevsi'nin destansı eseri Şehname’sinde(Şahların kitabı)(990-1001) Simurg ve bebek prens Zal ile olan ilişkisinden de bahsedilmiştir.
Gelelim SİMURG( Źümrüdü Anka) hikayesine
SİMURG’UN HİKAYESİ
Kuşların hükümdarı olan ve Kaf Dağı’nda yaşayan Simurg, Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürlermiş. Ama içlerinden onu gören hiç olmamış. Simurg görünmedikçe kuşlar kuşkulanmış ve sonunda umudu kesmişler. Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg’un kanadından bir tüy bulmuş. Onun var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg’un huzuruna gidip, yolunda gitmeyen şeyler için yardım istemeye karar vermişler.
Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş. Önce ‘Aşk Denizi’nden geçmişler sonra ‘Ayrılık Vadisi’nden’ uçmuşlar. ‘Hırs Ovası’nı aşıp, ‘Kıskançlık Gölü’ne’ sapmışlar. Kuşların kimisi ‘Aşk Denizi’ne’ dalmış, kimisi ‘Ayrılık Vadisi’nde’ kopmuş sürüden. Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle.
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp...
Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (halbuki tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış hep)
Sonra Kartal yükseklerdeki krallığını bırakamamış...Baykuş yıkıntılarını...Balıkçıl kuşu bataklığını özlemiş.
Nihayetinde beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi ‘Şaşkınlık’ ve sonuncusu Yedinci Vadi olan ‘Yokoluş Vadisi’nde’ bütün kuşlar umutlarını yitirmiş. Kaf Dağı’na vardıklarında geriye sadece otuz kuş kalmış. Simurg’un yuvasını bulunca ögrenmişler ki ‘Simurg – otuz kuş’ demekmiş. Onların her biri birer Simurg’muş. 30 kuş anlar ki aradıkları kendileriymiş ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolcukmuş.
Kendine yolculuk yapabilenlerden olmanız dileğimle.
_______Mine Sarmış
Eser;
Firdevsinin Şahnamesin de konu olan Zümrüdü Anka ( Simurg)
Simurg'un bebek Zal'i Kaf dağının zirvesine babası Sam'a getirmesi minyatür tasfiri
Hiç yorum yok