GÜLAY KARAOĞLU-LAPA ÇORBASI VE KURU EKMEK
UYUYAN MİLLETLER YA YOK
OLMAYA MAHKUMDURLAR YA DA BİR GÜN KÖLE OLARAK UYANIRLAR. LAPA
ÇORBASI VE KURU EKMEK
Bir varmış bir yokmuş, yeşil
dünyalarda renkli çiçekler, yeşil sular arasında, ülkelerin en güzellerinden
birinde insanlar mutlu mesut işlerine koşarlarmış. Çalışmak, üretmek onları
mutlu edermiş. Her yeni doğan nesil Büyük, Ulu önderlerinin ışığında,
yenilikleri, yeni teknolojileri uygulamaya, refah düzeyi yüksek, kendi
yiyeceğini, teknolojisini üreten çağdaş ülkeler arasında yerlerini almak için canla
başla çalışırlarmış.
İleri düzeyde yürütülen çalışmalardan
rahatsız olan insanlarda varmış. Ülke yeni bir KURTULUŞ ŞAVAŞINDAN
çıktığı halde on yılda çok büyük ilerlemeler kaydederek, Ulu Önderin ölümüne
kadar Kadın Haklarından, Yasaların Oluşturulmasından, Latin Harflerin
kabulüne kadar çok büyük ilerlemeler kaydetmiş. Ülke Lideri bu çalışmaları
sırasında onun yolunu kesme amaçlı kurulan, uluslararası "Kardeşlik
Cemiyetleri" adına açılan locaları da kapatmış.
Ulu Önderin ölümü, yas görüntüsü
altında etrafını çevirmiş olan siyah ceketli Loca idarecilerini çok mutlu
etmiş. Bir yandan ağlarken bir yandan da yeniden uluslararası bağlantılı “Kardeşlik
Locaları" 'na hem de Ulu Önderin kurduğu düşünce Derneğindeki bazı
yetkililerinde desteğiyle yeniden işlerlik kazandırmışlar.
Ulu Önderin ölmesi sadece
"Kardeşlik Locaları" 'nı mı sevindirmiş. ? Hayır.
Bazı uluslararası güçler,
toplumun birlik ve beraberliğinden o kadar şikâyetçiymiş ki, bu ülkenin İdari
Sistemi olan Cumhuriyet Sistemini yıkabilecek en iyi etkenin toplumu
ayrıştırmak ve toplumun inancını kullanarak, yeni İnanç Locaları oluşturmak
olduğunu fark etmişler. Toplumu ayrıştırmanın zaman alıcı olmasına karşın İnanç
Localarının daha kısa sürede işlev göreceğini düşünmüşler. Ülkenin ileri gelen
İnanç ve Düşünce adamlarıyla görüşüp kendi yanlarında yer alabilecekleri, idare
edebileceklerini ayırmışlar.
Ülkenin en güzel şehrinde İnanç
Özgürlüğü adıyla çalışmalarına başlayıp, "KARDEŞLİK İNANCI"
adıyla yeni bir çalışma başlatmışlar. Yer Fıstığıyla zengin olan bu şehir
zamanla "Kardeşlik İnanç "'ı üstatlarının eğitim yeri haline dönmüş.
Tabi şehir büyüdükçe, "Kardeşlik İnancı" ' çalışmaları diğer yakın
şehirlere dağılmış. İnanca dönük ritüellerle istediklerine kavuşacağını düşünen
bölge köylüleri, halk, genç kızlar bölgeye akın etmiş.
İlk başta bir gecekondu da
başlayan çalışmalar, zamanla taş döşeme sokakları olan, ülkenin ünlü bir
şehrini yansıtan eski çeşmeleri, dar yollarıyla fakir köylülerin ilgisini çeken
büyük bir mekânda yürütülmeye devam etmiş.
Gece kondu’nun yerini alan dört
katlı büyük ve geniş bina, günü birlik gelen ve müritliğe hazırlanan insanlar
için konaklama ve eğitim yeriymiş. İnsanlar gece buralarda başlarına verilen
bir yastık ve yer kilimleri üzerinde ince bir örtüyle uyurlarmış. Sabah kalkıldığında
koca bir tencerede kaynayan Lapa Çorbası ve Kuru Ekmek kardeşliği pekiştirmek
için yenirmiş. Değişik şehirlerden kaçan, gidecek yeri olmayan kadın müritler,
kadınlar tarafında, erkek müritler erkekler tarafında Kardeşliğin
geleceği için sabahtan akşama kadar burayı ziyaret eden binlerce insanın
yataklarını toplar, binanın ve sokakların temizliğini, bu bir tas çorbayı
içebilmek, kuru ekmeği yiyebilmek için yaparlarmış.
Gelen ziyaretçiler, Kardeşlik
Cemiyeti Üstadının kaç tane olduğu bilinmeyen eşleriyle tanışır ve
günahlarından arınmak için bu eşlerden biriyle tanrıya tövbe istiğfar
ederlermiş.
Üstat evinden çıkıp İnanç duasını
etmek için Mabedine geçerken anonslarla Üstadın Mabete geçtiği duyurulurmuş.
Bütün kadınlar koşarak Üstadın
evinden Mabede geçişini görmeye giderlermiş. 10-15 metre arası olan Mabet ile
Üstadın evi arasında döşenmiş düz beton zeminde beyazlar giymiş iki müridi
tarafından tekerlekli arabasının arkasından itilerek götürülen beyazlar giymiş beyaz
sakallı Üstat evinin kapısından çıktığında çığlıklar koparmış. Mabetle evin önündeki
düz beton zeminin iki alt basamağına boş alana yayılmış kadınlara
"başlarınızı kaldırmayınız." diye bağıran diğer mürit olduğu söylenen
kadınlar, belli bir sertlikle kadınları ev ve Mabet arasında hizaya
getirirlermiş. Başları yerde oturan kadınlar, Üstat çıktığında ayılıp,
bayılır, Üstadımız diye bağırarak feryat figan ederlermiş. Bu insanlar Kardeşlik İnancı içinde
kendilerinin göğe yükseldiğini hissederek, bu beyaz sakallı, özürlü sandalyesinde
oturan adamı da ilahlaştırarak, Kardeşliği bulmaya ve inançlarına ulaşmaya
çalışırlarmış. Bu inanç ritüelleri
esnasında çalışmayı, üretmeyi, akli melekelerini yerine getirmeyi unutan
insanlar gelecekte karşılaşacakları uluslararası tehditlerden habersizlermiş.
Ülkenin Ulu önderi
"Kardeşlik İnancı" Locasını kapatarak kendilerine ilerlemelerinde ve
toplumun daha fazla kesimine ulaşılmasında yıllar kaybettirmiştir. Bunun
intikamı sessiz ve derinden alınacaktır.
KARDEŞLİK LOCASI
bu bölgede arsaları alıp, kooperatifleri kurarken, Birlikleri Üstatların
aileleri adına kurup, şehrini genişletirken, marketlerinde, alış-veriş
merkezlerinde daha çok satış yaparken
zavallı fakir halk bir tas lapa çorbası içmiş, bir parça kuru ekmek yemiş
olmanın zevkinde, Kardeşlik İnancında doruğa ulaşmıştır.
Zavallı Kardeşlik
Müritleri, kadınları, Ülkenin küçük ilçelerinden otobüslere kadınları doldurup
Kardeşlik İnancı adı altında bu büyük Kardeşlik İnancı Şehrine getirip, bir tas
Lapa Çorbası yedirip günah çıkarma ritüeli
yaparken geçmişte kanla kurulmuş bu ülkeyi yeniden kanla yıkmayı düşünenlere
hizmet ettiklerinin farkında değillerdir.
Şehirlerde üretim durmaya
başladığında, tarım arazileri, üretim fiyatlarının yüksekliği nedeniyle
azaldığında, Ülkenin artan doğa olayları ve yanlış ekonomik politikaları nedeniyle
doğal ürünleri yok olmaya başladığında, kuraklık arttığında halk biraz kendine
gelmeye başlamıştı. Fakat ne lakin,
eğitilen müritlerde Ülkenin tüm alanlarına, Kamu Kurumlarına yerleşmeye
başlamıştı. Hukukçular, ormancılar, alt
kademe memurlar. Adalet savunucuları, ................v.s.
Kelime anlamı nedeniyle
kardeşliği, gerçek kardeşlik sanarak, bir tas lapa çorbası ve kuru ekmekle
kardeşlik mertebesine yükseldiklerini sananlar mutlu, gururlu tebessümleriyle
bu locaya yeni müritler katmaya devam etmişlerdi.
Yaptıkları aktiviteden öyle haz
duyuyorlardı ki altlarına yeni aldıkları çipleriyle gururla fakirleşen halkın
arasında dolanıyor, makarna kesip, dolma yapıp, ikinci el kıyafetleri satarak,
kardeşliğin güçlenmesi için yeni kaynaklar yaratıyorlardı. Kardeşliğe giden her
kaynağın yüzde kaçı onların cebine gidiyordu ki?
Normal zamanlarda lapayı yemek
olarak kabul etmeyenler, kuru ekmeğe dudak bükenler o kuru ekmek, sulu, yağsız
lapa için ülkelerini satmaya devam ettiklerini farketmişler miydi acaba?
TÜM BU AYDINLIK GÖRÜNEN KARANLIK OLUŞUMLARI YATTIĞI YERDEN
İZLEYEN ULU ÖNDERLERİ BOŞUNA SÖYLEMEMİŞTİ.
UYUYAN MİLLETLER YA ÖLÜR YA DA KÖLE OLARAK UYANIR.
Araştırmacı -Yazar GÜLAY KARAOĞLUHUKUKİ SORUMLULUK YAZIYI KALEME ALANA AİTTİR
Post Comment
Hiç yorum yok